İnsanoğlunun, varlığının en başından itibaren gerçekleştirdiği bilinen göç, geçmişte toplumsal varoluşu etkilediği gibi günümüzde de insan hayatında derin etkiler bırakarak yaşanmaya devam etmektedir. Göç olgusu hem göç edilen yer hem de göçmenler açısından dinamik bir süreçtir. Bununla birlikte birçok bakış açısını içerisinde bulunduran göç, iyi yönetildiğinde avantaj sağlayabileceği gibi iyi yönetilmediği takdirde toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunların doğuşuna sebebiyet vermektedir... Asya ve Avrupa

Dünya edebiyatına yön veren Rus yazarlardan Dostoyevski’nin romanları kadar kısa hikâyeleri de birbirinden ufuk açıcıdır. İnsancıklar’la başlayan yazarlık hayatında kaleme aldığı hikâyelerinde toplumun her kesimini konuk eder. Hapis cezası onaylandığında yazdığı Küçük Kahraman’da yer alan iç açıcı sahneler, onun yaşadığı sıkıntılara rağmen kalemine sarıldığını göstermektedir. İnsancıklar’dan sonra yazdığı ilk hikâye Bay Proharçin ise yazarın romanlarındaki detayları okuyucuya sunar.

Dostoyevski’nin sürgün öncesi dönemde 1847-1848 yılları arasında kaleme aldığı hikâyelerinde Dünya edebiyatına yön veren romanlarının izleri bulunur. Dostoyevski; Yufka Yürek’te iki arkadaşın kaygıları, korkuları, umutları ve hayata tutunma çabalarını anlatırken Polzunkov’daki karakter analizi ile insana ait her duyguyu ustalıkla okuyucuya aktarıyor.

Dostoyevski’nin İnsancıklar ile başladığı yazarlık serüveninde, Dünya edebiyatına yön veren romanlarının yanı sıra kısa hikâyeleri de birbirinden ufuk açıcıdır. Dostoyevski, 1847-1848 yılları arasında sürgün dönemi başlamadan önce kaleme aldığı hikâyelerinde toplumun tüm kesimlerine yer vermiştir. Aşkın her halini Beyaz Geceler’de, geleneklerin kanıksanmış halini Noel Ağacı ve Düğün’de gözler önüne serer. Dostoyevski hakkında beş ciltlik biyografi eseri yazan Joseph Frank, “Rus yazarlarının hiçbiri toplumu

Suçlu kim? Testiyi kim kırmış olabilir? Sanıklardan biri mi, davacı mı yoksa bambaşka biri mi? Hollanda’nın küçük bir köyünde üstü kapalı kurulu bir düzende hâkimlik yapan Adam, bir gün bir müfettişin çıkagelmesiyle hem sorgulamaya hem de sorgulanmaya başlar. Karakter komedyasının en ünlü eserlerinden biri olan Kırık Testi, bir hâkimin gerçekleri nasıl çarpıttığını anlatırken güldürüyor.

Alman karamsar tiyatro kuramını oluşturan Hebbel, realistik trajedi eseri Maria Magdalena ile orta sınıfın çarpıcı portresini çiziyor. Kendine özgü bir değer dünyası olan Anton Usta ve ailesi üzerinden; inanç, mahalle baskısı, ahlak ve insan kavramlarını irdeliyor. Anton Usta’nın oğlunun hırsızlık yaptığı iddiası üzerine evdeki aile bireylerinin hayatı ve çevresindeki tutum değişir. Karısının ve kızının hayatına kötü bir şekilde sirayet eden bu durum, aileyi bir açmaza sürükler. Aslında her çağda yaşamış ve

Üç Silahşörler ile birlikte yazarın başyapıtlarından biri olan Monte Kristo Kontu’nda olaylar 1815- 1839 yıllarında Fransa, İtalya ve bazı Akdeniz adalarında geçer. 19 yaşındaki genç gemici Edmond Dantés’in düşmanlarının hazırladığı hain bir tuzakla on dört yıllık mahkûmiyetinin ardından, felaketine neden olanlardan intikam almak üzere geri dönmesini konu edinen romanda sabırla geçen zamana şahit olacaksınız. Pek çok dile çevrilen ve dünya edebiyatında pek çok yazarı etkileyen romanda o dönemde Avrupa’daki

Türk tarihinde kadınlar, hemen hemen her dönemde varlığıyla ön plana çıkmayı başarmıştır. Eski Türklerden günümüze kadarki süreçte bu durum, birçok örneği ile karşımıza çıkmaktadır. Kimi zaman Kağan’ın yanında durmuş, kimi zaman naibelik yaparak devleti yönetmiş, kimi zaman ise canını ortaya koyarak savaşıp, vatanını korumuştur. İşte bu yüzdendir ki Türklerde kadının özel bir yeri vardır. Dolayısıyla kadının Türk tarihindeki toplumsal ve siyasal yaşam içerisindeki yerine bakıldığı zaman, günümüzde dâhil bir

“Burada ne arıyorsun? Seni neden aklı başında saymayalım? Kendini hangi açılardan yetersiz hissediyorsun? Beş yıl önce kendini nerede görüyorsun? Senden beklentilerimiz neler? Gerçekten buraya yatışının yapılması için tek bir kuvvetli argüman sunacak olsan bu ne olurdu?” Ters Gömlekler’in her bir öyküsünde başta bize garip gelen ama içten içe tanıdığımız, bilindik kahramanlar karşımıza çıkıyor. Dünyanın kaotik düzeninde kıyıda köşede kalmış karakterlerin derin şaşkınlıklarını okurken aslında çok da uzakta o

Tolstoy Seti - 4 Kitap Takım Kitap Açıklaması 1-İTİRAFLARIM 2-İNSAN NE İLE YAŞAR 3-SANAT NEDİR? 4-ANNA KARENİNA

Fatih Sultan Mehmet 2'sinde Padişah, 21'inde Fatih... Türk tarihi, sayılamayacak kadar çok kahraman ve cihangirlerle doludur. Fatih Sultan Mehmet de bunların başında gelenlerdendir. Çünkü o kılıçla keşfi yan yana yürütmüş, çağ açıp çağ kapatmıştır. İstanbul'u bütün ganimetleri içinde firuze bir yüzük taşı gibi parmağında taşımış, bu güzel şehri torunlarının torunlarına bırakmıştır. Onun için, asırlar boyu her cephesiyle yazılmış, çizilmiş, hakkında Garp'da ve Şark'ta çok şeyler söylenmiştir. Tetkik edildikç

O Halde Ne Yapmalıyız, Tolstoy’un sosyolojik ve felsefi görüşlerini cesurca ortaya koyduğu bir eser. Yaşadığı dönemde topluma sırtını dönmeyen Tolstoy, yoksulların, dilencilerin ve evsizlerin toplumda yer bulabilmesini, insani koşullarda yaşayabilmesini istiyor ve buna dair görüşlerini ortaya koyuyor. Adaletin, paranın, toplumun ve insanın derinlerindeki yerlere temas eden Tolstoy, daha iyi bir dünya tahayyül ediyor ve bizi de bu tahayyüle davet ediyor. Tüm bunların yanında, tarihin en büyük yazarlarından b

Necronomicon, hayatın ve ölümün sırrını taşıyan tılsımlı kitap... Onun yedi cildine birlikte sahip olan, dünyanın hâkimi olma gücünü de elde edecek. Yazıldıktan yüzyıllar sonra bu büyülü kitabın yolu en sonunda İstanbul'a düşer. Tam, tehlike ortadan kalkmış, kitap güvene alınmışken, kötü niyetli kişiler Teşkilât-ı Mahsûsa koruması altındaki kitabı ele geçirir. Ama ne var ki, en önemli son cildi bulamazlar. Yaklaşık yüz yıl sonra ortaya çıkan bir günlük, yedinci cildin peşinde olanları harekete geçirir. Yahy

İngiliz yazar George Orwell, Hayvan Çiftliği’nden sonra 1984’ü kaleme aldı. Romanın yazım aşaması zorluklarla geçti. Veremle mücadele eden Orwell, birkaç kez romanın adını değiştirdi. Orwell, 1984 distopyasında devletlerin otoriter siyasi tutumlarını sert bir şekilde göz önüne serdi. Okyasnusya adını verdiği ülkede yaşayanlar Parti’nin boyunduruğundan çıkmayı düşünemeyecek kadar mekanize hâldedirler. Böyle bir dünyada anılar, hayaller olmadan nasıl yaşadıklarının farkında değillerdir üstelik. Düzene isyan e

Hayatının uzun bir dönemini Finlandiya’da geçiren rahip, hatip ve yazar Grigory Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesi’nde, bu ülkenin hangi yollardan geçerek ve hangi aşamaları kat ederek bulunduğu konuma eriştiğini kendine has üslubuyla anlatıyor. 1923 yılında kaleme aldığı eserini, sadece bir ülkeden yola çıkarak da değerlendirmemiş, gelişmekte olan ülkelere rehber olacak bir yöntemi gördükleriyle birleştirerek ortaya çıkarmıştır. Petrov, aynı zamanda okul, devlet yönetimi, bürokrasi, kilise gibi faktörlerin bir

“Böylesine bir aşk gerçek olabilir mi?” 1920’lerin ilk yarısında Stefan Zweig tarafından kaleme alınan bu kitapta; yaşamı boyunca delicesine sevdiği, ancak kadının varlığından haberi bile olmayan, yazar R.’ye yazılan uzun bir mektup yer alır. “Hiçbir zaman beni tanımamış olan sana.” cümlesiyle başlar mektup. Kadının, iç dünyasında yaşadığı duygulardan yola çıkılarak aşkın çözümlemesi yapılır. Bu da zaten, sadece Stefan Zweig kadar psikoloji birikimine sahip bir yazar tarafından mümkün kılınabilirdi.